Diplomamı Kaybettik!
Mülâkatlar bitip de Ereğli’den Konya’ya geldiğimiz sıralarda vakit neredeyse akşam olmuştu. Bu saatlerde Hadim’e gidecek araba bulunmazdı. Sabah iki araba gelirdi Hadim’den Konya’ya… Belki bir de Taşkent’ten! Öğleyin saat 13.00 ve 14.00 civarlarında dönerlerdi geriye… Sonrası yok… Ta ertesi güne dek... Hadim-Taşkent istikametine vasıta yani...
Biz ise köy ve Konya arasındaki gidiş gelişlerimizde bu yolu kullanırdık.
Şöyle ki:
Konya’dan hareketle Karaman ve Mersin yönüne devam eden yoldan gidilir bizim Bozkır’a da. Çumra, Hadim ve Taşkent’e de… Hatta Ermenek’in Hadim tarafındaki yörelerine de...
Bizim yolumuz İçeriçumra’ya varıldığında sağ tarafa ayrılır bu yoldan. Doğruca güneye, Orta Toroslara… Taşeli Plâtosunun bulunduğu yaylalara… Sonradan İlçe olan Akviran yolu da bu sapaktan az sonra ayrılır sağa, batıya… Alibeyhüyüğü’nün önlerinden…
Buradan sonrası Bozkır, Hadim, Taşkent ve kısmen Ermenek (Sarıveliler) yolu…
Eskiden bizim de bağlı olduğumuz bir Nahiye olan “Belviran Bölgesinin” merkezi konumundaki Sarıoğlan’a varınca ayrılır bu yollar birbirinden. Orası, bir dört yol kavşağıdır. İleri istikameti Hadim, Taşkent ve Ermenek; Sağ taraf Bozkır, sol, yani doğu taraf da Karaman yönlerine gider.
Bizim Köy’ümüz, işte bu yol ayrımından sonraki Hadim-Taşkent-(Şimdilerdeki) Sarıveliler yolu ile Bozkır yolları asındaki açıklıkta kalır. Ancak bu iki koldan Hadim-Taşkent tarafa giden yola daha yakındır.
Bozkır’a bağlı Yeniköy geçilince, Bizim Köy’e komşu, Taşbaşı Köyü sınırları içindeki “Yanık Güney, Akçakisse, Armudun Yanı, Hanın Önü” gibi muhtelif isimlerle anılan yerde inilir Bizim köye gitmek için. Oradan sonra, yaya olarak 1 saat sürer Yelbeği. Bulunulan yerden batı yönüne doğru…
Sarıoğlan’dan sonra batıya yönelerek ayrılan Bozkır yolu ise bize bir hayli uzaktan geçer Biz’e. Bozkıra giden yol, daha önceleri de anlattığım o Kınık Köyü’nün dahi kuzeyini takiple Aydınkışla’nın içinden, yine Köyümüzün kuzeybatı komşusu Hacılar Beldesi’nin kuzeyinden, devamla az ilerideki Ulupınar Köyü’nün kuzeybatısından geçer. Sonrasında da, hani o İvriz’in yazılı sınavına giderken cipçinin beni cipine bindirdiği Yazdamı’nın batısında, Bizim Köy’den Bozkır’a gidilen yaya yolla birleşir.
Sınava gittiğim zaman da anlattığım gibi orası Bizim Köy’e neredeyse yaya 3 saatlik bir mesafedir. Dolayısıyla Konya’ya gidiş gelişlerimizde biz bu yolu kullanmayız. Hatta Arabalarla da kullanmayız.
Doğrudan Hadim-Taşkent yoluna erişerek o yol üzerinden varırız Sarıoğlan’a ve devamına… O yolu kullanırız yani Konya istikametine…
Daha önce de anlattığım gibi Yazdamı’nın az ilerisi Türbeler ve Naldöken…
Türbeler’le Naldöken’in arası tepemsi bir geçit.... Ondan sonra yol aşağı doğru eğilir. Bozkır’a ve Bozkır’ın ortasında geçen o Çarşamba Çayı’nın vadisine…
Naldöken’in tam tepesinde sonradan yapılan bir yol kavşağı vardır… Bu kavşaktan sola, yani güneye ayrılan yol Bozkır-Hadim Yolu’na eklemlenir. Hadim’e bağlı olan “Dedemköy” (Dedemli), “Gezlevi” (Korualan), “Gerez” (Yalınçevre), “Fakılar” (İgdeören), vs. yerlere o yoldan gidilir. Ki Bozkır dolaşılmayarak yol kısaltılır.
Kaldı ki bahsini ettiğim bu yerleşim yerleri Konya’ya gidiş gelişlerinde bu yolu kullanırlar. Çünkü onlar için Hadim üzeri dolaşım gelir
Hatta bu yolu, “Küçük Hisarlık”, “Tepelice” “Tepearası” gibi Bozkır’a bağlı bir kısım köyler de kullanırlar. Özellikle, Konya’ya gidişlerinde…
Anlayacağınız; Köy’ümüze erişim böyledir.
******************
Bu konuya girişte de bahsettiğim gibi mülâkatlar bitip Ereğli’den Konya’ya geldiğimiz sıralarda vakit neredeyse akşama yaklaşmıştı. Hadim ve Taşkent yönüne gidebileceğimiz otobüs kalmamıştı.
Ancak zamanımız çok dardı. Hazırlıklar yapılacaktı. Okula gidişimin hazırlıkları…
O kısa sürede yaşım büyütülecekti mahkemede. Henüz İvriz’e gitmeye uygun olmayan yaşım! Ayrıca “Okuyamaz da okuldan ayrılırsam, devlet masraflarını geriye tahsil etsin”, yahut da “bizler işi daha sıkı tutalım” diye noterden kefilli senet hazırlanıp götürülecekti okula. Ve okul ihtiyaçlarım sıra sıra… İç çamaşırından, pijamasına; deri ayakkabısından terliğine… İlk kez kullanmaya başlayacağım dana nice şeyler…
Başkaca işlerimiz de vardı. Köy’deki sair işlerimiz….
Dediğim gibi zaman dardı!
Köylüler hızla girişmişlerdi sergiye (yaş üzümlerin kuruması için sergiliklere serilmesine) neredeyse…
Dolayısıyla bir an evvel köye varmalıydık köye ve işlerimize bakmalıydık.... Yatıp Konya’larda eğleşemezdik.
Hem zaten Konya’da bir gece yatmak da masraftı haylice… Otel zaten bilmezdik de; hanlarda bile…
Bu durumda tek çaresi vardı köye gidişin? Bozkır yolunu kullanmak… Çünkü Bozkır’a o saatlerde araba vardı. Ve son araba henüz kalkmamıştı. Bereket binilecek yer vardı Bozkır’ın son otobüsünde. Biletimizi aldık. Binip en arka koltuğa yerleştik. Haydi bakalım… Ver elini, Yazdamı yol kavşağı… Oradan da Köyümüz… Ve yaya olarak 3 saate gidecektik…
*****************
“Din Bilgisi” kitabım Babamda… İlkokul diplomam da arasında. “Kaybedersin” diye aldı elimden onu babam da…
Oturağının altına koydu unutmasın diye… Koltuğun oturulan yerine, kendi altına yani….
Böylesi durumlarda ben pek ilgilenmem üzerimden sorumluğu kalkan yahut kalktığını varsaydığım işlerle… Aksi durum kafamı çok işgal eder de... Müdahale eder dururum hep. Bu durum karşımdakini rahatsız eder. İşte o yüzden, oldum olası ilgilenmem bu tarz şeylerle… Ve aklımdan tamamen siler, unuturum genellikle.
Neyse:
Geldik ineceğimiz yere… Vakit yatsıyı çoktan geçti. “Dur, mur falan…!” derken otobüs biraz ilerledi. Yazdamı yol kavşağını getçti ve ta Türbeler ile Naldöken’in arasındaki tepenin aşıtında durdu. Bilmem ki adam uyudu mu? Yoksa saygısından mı?
Sanki kabahat bizimmişçesine telaş ve aceleyle indik arabadan?
İndiğimiz gibi otobüs hareket etti.
Aynı anda heyecan ve telaşla Babam da zıpladı… “Diploma!” diye bağırdı. “Hooop, hop!” diye hem koştu hem bağırdı otobüsün arkasından. Sanırım sesini duyuramadı Garibim. Otobüs uzaklaştı.
Bana dönerek “Yazdamı’na kadar gitmemi, Ora’nın önündeki oluklarda kendisini beklememi” tembihledi. Kendisi koşa koşa ta Bozkır’a emekledi. Koştu Otobüsün arkasından ve uzaklaştı.
Ah benim garip babam…!
Asla telaşlar görmeyesice Babam…
Hem burada, hem orada...
Yavaş yavaş Yazdımı’na vardım ben. Oluğun başında bekledim babamı. Neredeyse 2 saat sonra geldi. Ben Yazdamı’na geldikten sonra yani…
Elinde diploma yoktu!? Bulamamıştı Babam.... Üzgün ve perişan haldeydi Garibim Adam…
Anlattı:
Bozkır’a vardığında otobüs garajdaymış. Yanında kimseler de kalmamış. Soruşturup sürücüsünü bulmuş önce. O, “Ben bilmem, git muavine sor!” deyince, bir de muavin evi aramış Babam. Bulup sormuş ama nafile…?! “Görmedim” demiş muavin, “Arabayı güzelce temizledim ve garaja park ettim. İçinden aradığın gibi bir şey çıkmadı. Çıkan kağıtları da zaten çöpe attım!” demiş.
Garibim Babam gidip bir de çöpten aramış ama yok; yok işte…!
Camdan arabanın içine de bakmış ama görememiş işte…!
Keşke pilli bir el feneri bulup baksaydı içine…
Bilmem ki akıl edebildi mi de?
Hem akıl etse bile nereden bulacak da…
Gerçi çevredeki evlerin birisinden istenir amma...
Her neyse işte…
Bulamamış Babam diplomayı!
Veballeri kendilerinin, özellikle de şoförle muavinin boynuna…
Görmedilerse de, kontrol etmek için otobüse gitmek istemedilerse de, halâ otobüsün koltuğunda duruyor idi ise de, Oradan bir başkaları alıp gittiyse de, hattâ Naldöken’in tepesinde Babamın sesini duydukları halde duymazdan geldilerse de…
Ne yapacağımızı bilmez halde yaklaşık 3 saat kadar sonra da Köy’e çıktık. Vakit neredeyse sabahtı.
Şunca sıkışıklığın arasında başımıza açtığımız işe bakar mısınız?
Yattık, yatmadığın arasında yeniden yola çıktık. Doğruca Hadim-Taşkent yol kavşağına… Yanık Güney’e yani… Oradan da Konya’ya… Doğruca Demir Ali Hocam’a…
Hep O yol gösteriyor bize…
Hiçbir yerde yol gösterensiz kalmayasıca Demir Ali Hocam!
****************
Evvela “Yeni Konya Gazetesi’ne” gidip bir kayıp ilanı veriyoruz. Ertesi gün o gazeteden bir tane alıyor ve o gazete ile Demir Ali Hocam’ın yazdığı dilekçeyi birleştiriyoruz. Bunu da doğruca Konya İl Milli Eğitim Müdürlüğüne götürüyoruz. Bir kısım işlemler yapıyor Onlar ve bizi yönlendiriyorlar. Sonrası ver elini Bozkır… Elimizdeki evrakları Bozkır’daki zamanın İlköğretim Müdürlüğüne götürüyoruz. Onlar da işlemlerini yapıyor ve bizi Köy’e, Yelbeyi İlkokulu’na yolluyorlar. Bu arada her gittiğimiz yer bir yazı ekliyor dilekçemize; elimizdeki evraklar sürekli kabarıyor…
Okullar açılacak ya?
Bereket köye yeni öğretmen gelmiş. Gidip buluyoruz onu akşam akşam…
Bakıyor; bir kısım evrak da O ekliyor. Gördüğüm kadarıyla diploma defterindeki köy ilkokulunda bulunan nüshasındaki notlarımın hepsi var orada.
Gece saat 02.00 da yola çıkarak sabah erken yeniden Bozkır’a gidiyoruz. Doğruca İlköğretim Müdürlüğü… Gereğini yapıyorlar... Sanırım Köy’den gelen notlar ile kendilerindeki defter kayıtlarını karşılaştırıyorlar… Bir fark görmeyince gerekeni yapıp, elimizdeki tomara ekledikleri yeni belgelerle bizi yeniden Konya’ya yönlendiriyorlar.
Bakar mısınız şu çileye ve kaybettiğimiz onca zamana…?
Neyse ki Konya’ya varıyoruz. Doğruca Valilik konağına. İl Mili eğitim Müdürlüğü gerekli kontrolleri yapıp, gereken onayı veriyor. Elimiz tam koca bir tomar evrak doluyor.
Al sana yeni diploma…?!
Doğrusu ben pek bir şaşırıyorum buna.
Bir türlü içime yatmıyor.
Öyle ya: bundan diploma mı olur?
“İvriz’deki kayıt esnasında bunları kabul etmezler mu acaba?” diye çok endişeleniyorum.
Hattâ kayıt esnasında oldukça da korkuyorum...!
Kaydı, Öğrenci işlerine bakan Müdür Yardımcısı bizzat kendisi yapıyordu.
Hem de kim?
Hani o, ben 3. sınıftayken kazara kulaklarımı çeken “Haavan Herif” var ya; işte O! Necdet ÖZTÜRK adındaki eski tarım Öğretmenimiz ki sanırım 1969 da Akşehir İlköğretmen okuluna gitti. Hatırımda kaldığına göre oralıydı zaten. Öğrenci işlerine bakan müdür yardımcısı oydu o zaman. Hani o eski idare binasında yapmıştı kaydımızı. Yapmıştı yapmasına ama bir güzel inceliyor o evrakları. Ödüm kopuyor bir şey diyecek diye…
Bereket seslenmiyor ve kaydımı yapıyor…
Meğer diploma değil de…
Diploma suretiymiş o…!
Bloğunuzdaki bilgileri ekibimizce cok beğeniyoruz ve arkadaşlarımızada tavsiye ediyoruz. sorunlarınız için sizide Ucuz laptop sayfamıza bekliyoruz.
YanıtlaSil