21 Aralık 2011 Çarşamba

21-“Olmaz!” Diyorum!

“Olmaz!” Diyorum!
 
Onbaşı ile indik çarşıya. İndik inmesine ama. Yakasını bırakmıyorum ben adamın. İllâ da, “Ne alacaksan söyle!” diyorum.
Adam: “Çekil git ulan başımdan; senden para mı isteyen var? Hem ben seni parasız getirdim” dese de ben ayrılmıyorum peşinden.
 Borçlu kalmak istemiyorum kendi iç dünyamda.
“Ulan çekil git işte! Adama verilecek fazladan 5 kuruş paran mı var da…?”
Ama yok! Bilmiyorum bu ne iş, ne sevda?
Adam kurtulamıyor elimden.
Gülümseyerek hafiften:
“Gel ulan!” diyor! “Gel şurada birlikte birer çay içelim; parasını sen ver! Hem dinlenelim hem ödeşelim!”
Bu teklif hoşuma gidiyor! Bozkır’daki “Eski Pazar Yeri’nin” ortasına oturuyoruz. Orta yerdeki koca çınarın doğu tarafına.
Çevredeki kahvehanelerden iki bardak çay geliyor bize; mis gibi!
İçiyoruz; sonra da ben ödüyorum parasını.
Helalleşiyoruz; ve elini öpüp ayrılıyorum oradan.
50 kuruş tutuyor iki çay.
Onbaşı’ya borcumu ödesem de hesaplı paranın 50 kuruşunun eksilmiş olması canımı sıkıyor. Bir çare düşünüyorum kendimce. Alkıma bir çare geliyor?
Bizim Şaban’ın lokum ve bisküvisine çentik atmak!
Bu kadar çentik belli olur fakat.
Bir başka çare bulmalıyım öyleyse!
Fakat ne?
Aklıma otele de çentik atmak geliyor. Paylaştırmalı ikisine!
Bu daha uyar! Açık belli olmaz böylece!
Tamam; doğruca otele yöneliyorum o zaman.

Varıyorum otele, 2 liradan aşağı asla inmiyor. Eh, çaresiz veriyoruz parayı. Sokakta yatamam ya?
Fakat bu eksiklik önemli. İllâ da aklımda!
Azığımdan azıcık bir şeyler yiyip hemen yatıyorum!
Yollarda perişan olmuşum zaten; derhal uyuyorum.

Sabah olunca da erkence uyandım. Azığımdan biraz daha yedim. Gerisini bir bakkala emanet bıraktım. 25 kuruş verip bir kalemle bir de silgi aldım. Doğruca sınava gireceğim Okul’un önüne vardım.
İşte ancak Ora’da karşılaşabildik Ali Hocamla da. Şaban’ın yanındaydı öylece.
Yaptığı bir başka faaliyet de yoktu görünürlerde.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder