21 Aralık 2011 Çarşamba

23-Sınavdan Dönüyoruz:

Sınavdan Dönüyoruz:

Vakit ikindiyi geçkin!
Hattâ akşam ile ikindinin arası! 
Bizim Şaban’ın siparişleri alınacak…
Ancak biliyorsunuz eksildi  onun parası.
Lokum ve bisküvilerin yani.
Bu konu aklımın bir kenarındaydı zaten sürekli.
Ve bu iş nasıl çözmeliydi?
Derken aklıma bizim Ali Öğretmen geldi.
Yavaşça sokuldum yanına.
Utana sıkıla…
Durumu anlattım kısaca.
1 lira para istedim.
Sağ olsun; çıkarıp verdi parayı.
“Babamdan alır, sana veririm!” dedim.
O, “gerek yok” dese de, ben kabullenmedim.
Borçlanarak eksilen 1 lirayı tamamladım.
Şaban’ın yiyeceklerini tastamam alma imkânını yakaladım!

Gittim azık koyduğum bakkala: Açılmış! Hem azığımı aldım, hem lokumla bisküviyi.
Ali Öğretmenimi arandıysam da göremedim. “Akşam yakın; Onları kaçırtmayayım!” diyerek biraz telaşlandım. Hemencecik geçmeleri gereken çıkış yolu üzerine yollandım. Bu arada, yol üzerindeki esnaflardan birkaçına geçmediklerini sordum. Gören olmamıştı. Demek geçmemişlerdi daha.
“Mesele anlaşıldı.” diye düşündüm; beklemeye başladım Onları.

Bir de ne göreyim?
Bir cip duruyor az ileride.
Köy tarafa gidecek besbelli
Bizim köylüler binmişler, içeride!
Beni çağırıyorlar.
“Meymet, Meymet…!  Siğirt… Çabuk ol;  koş…” diyorlar.
Beni cipe binmeye çağırıyorlar.

Hep diyorum ya?
Yine salaklığım üzerimde!
Beni götürecekler sanıyorum.
“Aaaah, ah!” diyorum kendi kendime!
“Görmedin mi ulan, bir çorba bile vermediler sana!
Bir de Köy’e götürecekler bir de?
Üstelik de hayırlarına…
Salaklığına doyma e mi?”

Yorgunum; durur muyum hiç?
Hızla koşuyorum oraya.
Aslanlar gibi biniyorum cipin arkasından yukarıya!
Ama o da ne?
Adamlar para  istiyorlar; hem de acele.
Bereket versin hemen istiyorlar;
“Şimdi susup köyde istemek” gibi bir numara falan yapmıyorlar.
Belki de akıl edemiyorlar?
Bir akıl etseler var ya…!
Kesinlikle yandı çıramız!
Analık duman eder ortalığı vallahi.

“Çıkar, çıkar! Cebinden hemen 10 lira çıkar!” diyorlar.
Boyuna anlatıyorum sizlere…
Bende 10 lira ne gezer. 10 kuruş bile yok.

Sanki onlar durumu bilmiyorlar.
“Olsun madem; Köy’e varınca biz babandan alırız!” diyorlar!
Derhal, “Olmaz!” diyorum. “Kesinlikle olmaz!”
“Cip nasılsa gidiyor; ben hayrınıza sanıyorum!”
Onlar da: “Babanın hayrına mı? İn o zaman!” diyorlar.
Çekip iniyoruz.
Alın, mübarek olsun cipiniz.

Bu arada ortamdan anlıyorum. Meğer 70 liraya tutmuşlar Köy’e kadar o cipi. 6 kişiler ya! Ben de binersem 10 lira düşecek herkese.
Düz hesap; biraz da kese…

İniyorum ben, iniyorum her ne ise?
Hem indiriyorlar;  hem de inişime somurtuyor!
Hoşlarına gitmiyor!
Malum; paralarını ona göre ayarlıyorlar.
“Hadi gidin: uğurlar ola…”
“Harr…!” çekip gidiyorlar.
Köy’e vardıklarında babam sormaya varmış da;
Bir de sıkılmadan; “Yok, biz görmedik!” diyorlar.
Kim bilir? Belki de haklı oluyorlar!

Bu arada baktım, Ali Öğretmenim binmiş eşeğe, Şabanla geliyor.
Beni yolda görünce; “Hadi bakalım!” diyor.
Düşüyoruz yolla.
Gün ise, akşam olmada.
Tamam da
Bir de azık sorunu var başımda!
Öğleyin yiyemedim ya?
Azık kalaba.
Ne kadar yesem de çok artacak!
Bu azığı böyle götürürsem bizim Analık durumdan bir şeyler çakallayacak!
Ne yapmalı?
Ali Öğretmen ile yeğeni Şaban görmeden bu azığı azaltmalı.
Formülü buluyorum?
Biraz yiyor, biraz da çalı diplerine bırakıyorum azar azar!
Arada da numara çekiyorum. “Çok acıkmışım” güya.
Öyle ya:
Onlar da anlamasınlar.
Ne olur; ne olmaz yani!
Ve yol boyunca azığın işini bitiriyorum.
Bir damla bile bırakmıyorum.
Eh, bu da tamam!
Gördünüz ya:
Bu tarz hinlikleri iyi beceriyorum!

Gece saat 01.00 de geliyoruz Köy’e! O zamanlarda bu saat, bizler için çok ileri bir zaman. Neredeyse sabah olacak. Uyku gözlerimden akıyor. Yorgunluk diğer taraftan… Ali Öğretmenlerin evi öbür mahallede. O saatte beni kendi evimize yollamıyor. Kendisi de götürmüyor. Birazcık fazla istirahat edelim istiyor. Zaten evleri de gideceğim yol tarafta. Beni orada yatırıyor. Az dinlenince kalkıyorum. Sabah namazından erken…
Acele gitmem lazım. Dedim ya; ekin işliyoruz “Tepearasının Ardı’nda”. “Geç kalma!” dediler bana. Gecikirsem sorun çıkar sanırım.
Elimi yüzümü yıkayıp çıkıyorum yola. “Tepeaarasının Ardı”, yaya 1 saatlik dik yokuş. Ancak pire gibiyiz o sıralar. Bir atlayışta çıkıyorum oraya. Gün doğmadan varıyorum tarlaya.
Analığım beni görünce seviniyor.
Bizim Şaban’ın Lokum ve Bisküvilerini soruyor. Gösteriyorum; memnun oluyor.
“Al orağı eline, geç ekinin başına.” diyor bana.
Ben de öyle yapıyorum.
Babamın yanında işe koyuluyorum.
Babam soruyor yavaşça: “Nasıl geçtiğini sınavın?”
“İyi” diyorum, kısaca.
Seviniyor!
“Ali öğretmenden para aldığımı” söylüyorum usulca:
Başını sallıyor!
Sorun yok; işe devam…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder